Geçen söyleşilerimizden birinde mangaka dost Ali kendi mangasını devam ettiremediğinden, şu an için mangayı çizmek için gerekli olan duygu durumundan yoksun olduğundan bahsetmişti. Ben de cevap olarak “Sevgili yap, ayrıl,” demiştim. İzleyicilerle gülüp eğlenmiştik sonrasında bu konu üzerinden. Meğer ne zamandan beri bu paralellikteki düşünceler –“bu”dan kastımın ne olduğuna biraz ileride değineceğim, şimdilik muallakta kalsın- kafamda parça pençik bir şekilde, incik cıncık şekilde dönüp duruyormuş, onu fark ettim. Bir eylemi gerçekleştirmek için bize gereken motivasyonun nereden geldiğine dair kafa yormaya başladım. Hani sabah akşam da bunu düşünmedim ama bir yandan otomatik pilotta hayatı yaşarken diğer yandan da kafamda bu konuyu tarttım ettim, olgunlaşınca da yazıvereyim dedim. Misantropi ile ilgili birkaç yazım zaten mevcut: Distopya ile ilgili de yazılarım, hatta bir de novellam var. Novellamın distopyaya övgü içeren kısmını geçen sene paylaşmıştım. Şuradan okuyab...
Misantropi ve Nefretin İnsancıllığı
Geçen gün Misantropi hakkındaki yazımı yeniden paylaştım. Birçok kişi "Aa ben buymuşum!" demeye başladı. Birkaç kişi ise "nefret etmeye değmez insanlıktan" dedi. Bahsettiğim Temmuz 2015 tarihli. Aradan bir seneden fazla süre geçmiş yani. Yazıyı yeniden okuduğumda düşüncelerimin gram gerilemediğini, aksine misantropi yolunda çok daha çetrefillendiğini gördüm. Arada bana çeşitli mecralardan dm atarak mistantropi, insanlardan nefret etme konusunda konuşmak isteyenler oldu. Birkaçına cevap verdim ancak herkesle teker teker uzun felsefik konuşmalar yapamadığımdan birçok kişiye de yetişemedim. Keşke beş tane kafam filan olsa. O nedenle düşüncelerinizi yorum halinde yazarsanız, yalnızca benimle değil, belki benden bu konularda çok daha donanımlı kişilerle konuşma, fikir alış-verişi yapma imkanı da bulursunuz. Vakit kaybetmeden misantropi hakkındaki yazımı paylaşayım: http://www.sutunc.com/2015/07/misantropi-misantrophy.html Misantropi, kısaca insanlardan ve in...
Misantropi çoğumuzun şu ya da bu şekilde karşısına çıkan bir kavram değil. Neden çıksın, nerede çıksın? Yalnız ve yalnızca felsefenin üzerine düşen veya çevresi ve ailesi sayesinde kulak dolgunluğu oluşan kişilerin bilebileceği bir tanım. Ancak tanımı bilip bilmemeniz, efendime söyleyeyim Schopenhauer'ı (bakarak yazım, evet) Nietzche'yi (bakmadım) silip süpürmenize gerek yok. Gerçekten yok. Arkalara doğru ilerledikçe aslında hayatınızın bir döneminde, belki hamburger yerken, belki tuvalette aklınıza geldiğini düşüneceksiniz Misantropik yaklaşımın. Hatta ve hatta hayatınızı bunun üzerine kuruyor bile olabilirsiniz. Kökeni Antik Yunanca'da ''insan-nefret'' kelimelerinden geliyor Misantropi'nin. Adı üzerinde, ''insandan nefret eden kişi'' anlamında da pekala kullanılabilir. Ben terimi öğrenmeden çok çok önce tanışmışım aslında kendisiyle. Belki de böyle doğdum, bilemiyorum. Ama açıkçası neredeyse aynı düşündüğümü gördüğüm filozofla...