Geçen söyleşilerimizden birinde mangaka dost Ali kendi mangasını devam ettiremediğinden, şu an için mangayı çizmek için gerekli olan duygu durumundan yoksun olduğundan bahsetmişti. Ben de cevap olarak “Sevgili yap, ayrıl,” demiştim. İzleyicilerle gülüp eğlenmiştik sonrasında bu konu üzerinden. Meğer ne zamandan beri bu paralellikteki düşünceler –“bu”dan kastımın ne olduğuna biraz ileride değineceğim, şimdilik muallakta kalsın- kafamda parça pençik bir şekilde, incik cıncık şekilde dönüp duruyormuş, onu fark ettim. Bir eylemi gerçekleştirmek için bize gereken motivasyonun nereden geldiğine dair kafa yormaya başladım. Hani sabah akşam da bunu düşünmedim ama bir yandan otomatik pilotta hayatı yaşarken diğer yandan da kafamda bu konuyu tarttım ettim, olgunlaşınca da yazıvereyim dedim. Misantropi ile ilgili birkaç yazım zaten mevcut: Distopya ile ilgili de yazılarım, hatta bir de novellam var. Novellamın distopyaya övgü içeren kısmını geçen sene paylaşmıştım. Şuradan okuyab...
Distopyaya Övgü
Bilimkurguyu sevmemin bir diğer sebebi; çıplak olması. "Bir ihtimal daha var" şarkısını syletmesi severlerine. Genel olarak edebi, hani şu entelektüel kesim -daha iyi nasıl anlatabilirdim bilemiyorum- eserinde gelecek konusu distopik ve "korkunç" bir biçimde ele alınmakta. Adı üzerinde ya, distopya. Kötü olmak zorunda. İnsanların tektipleştiği, insanın insan olmaktan çıkıp makineleştiği bir dünyanın "kötü" olduğunu kafadan kabul ediyoruz böylelikle. Peki ya sandığımız kadar mühim değilsek? Peki gerçekten de nemsiz, bireysellikten uzak, makineleşmiş canlılar olarak hayatımızı sürdürmemiz en iyi seçenekse? Tee ne zamandır yazacağım böyle bir şey, unutuyorum. "Kafamda toparlayayım bu sefer. Haydi bir gayret!" dedim, ayaklandım. Emme velakin bir de baktım ki geçen sene Mayıs-Ağustos ayları arasında yazdığım uzun hikayede (novellada) değindiğim (eleştirdiğim ettiğim işte) noktaların etrafında fıldır fıldır dönüyorum. Yayımlanmadı bu novella....