Postmodernizm akımının popüler kültüre mâl olmuş en önemli isimlerinden Paul Auster'ın son kitabını henüz bitirdim.Pendik-Haydarpaşa arası süren tren yolculuğum kitabın bitimine altı sayfa kala bitince sessiz sakin öfke nöbetleri geçirmiş olsam da koşturarak yetişebildiğim Beşiktaş vapuru sayesinde işe gitmeden bitirme olanağı buldum. Yeni kitap akımlarıyla ilgil çok engin bilgilere sahip olmasam da Paul Auster'ın dilinin çok farklı olduğunu kavrayabiliyorum. Hatta konudan daha güzel buluyorum kendisinin dilini. Hemen her kitabında o bayıcı baseball sohbetlerini geçirmese aslında konuları da güzel. Evet, çoğunlukla o beysbol muhabbetlerini kitabın genel akışına uyduruyor ve sonuca bağlıyor ancak onun sayesinde beysbol kurallarını öğrenmiş olduğum gibi bir de oyuncuların isimlerini ezberledim. Zaten ana karakterlerden en az ikisi zamanında beysbol oynamış, sonradan bir şekilde hayata küsmüş tipler oluyorlar. Neyse. Dil çok hoş.Çok yalın. Benzetmeler çok akıllıca. S