Tür: Macera, aksiyon, distopya, shounen
Shinichiro Watanabe!
Hala mı çakışmadı köfteler? Eh, Cowboy Bebop, Samurai Champloo ve Space Dandy'nin yönetmeni desem kendisi? Haaaaaaah şimdi oldu! Oh yes! Evet. Watanabe Amca dur durak bilmiyor. 2014 Yaz Sezonu animelerinin en mikemmeli, Caponlar'ın kısaca "Terror" diye adlandırdıkları akıl oyunlarıyla dolu Zankyou No Terror ile yine yaptı yapacağını. Çok iyi anime. Tam kararında. Ben kurgulamış olsam biraz uzatırdım ve en az 2 bölümlük bir anime dizisi çıkartırdım bu hikayeden. Ama böylesi de güzel. Üzerinde biraz daha düşünürsem fanfiction bir light novel yazmaya kalkarım hakkında diye korkuyorum. Öyle güzel bir malezeme var animede.
Anime, kendilerine Sphynx adı veren, yüzlerine maskeler takıp videolar çeken ve videolarında bilmecelerini yanıtlayamazlarsa orayı burayı patlatacaklarını söyleyen on altı- on yedi yaşlarında iki genci konu alıyor. Birinin adı Twelve, diğerininki Nine. Çok zeki oldukları daha animenin ilk beş dakikasında anlaşılan bu iki arkadaşın neden adlarının sayılardan ibaret olduğunu, neden Japonya'yı kaosa sürüklemeye çalıştıklarını hikaye ilerledikçe öğrenmeye başlıyoruz. Hikayenin başında karşılaştıkları Lisa adlı, ezilmekten pestili çıkmış bir kızcağızı da yanlarına katan ikili, bir yandan onları yakalamaya çalışan, peşine düştüğü bir dava sonrası devletin özel işlerine fazla burnunu soktuğu gerekçesiyle arşiv bölümüne alınan ancak bizim Sphynxler'in ortaya çıkmasıyla keskin zekası yeniden parlayan küskün ve bitkin polisimiz Shibazaki, bir yandan da terör soruşturması bahanesiyle Caponya'ya gelen Amerikalılar ile uğraşmak zorunda kalır. Ancak "savan" yetenekleri ve keskin zekalarıyla zor durumlardan "Fıışırttt!" diye kurtulmayı başarırlar (-mı acaba? diyerek buradan Özkan Uğur'a sevgilerimi yolluyoum)
Amerikalılar'ın neden bu arkadaşların peşinde olduğu ise yine hikaye ilerledikçe anlaşılır ve asıl kovalamaca da işte o zaman başlar.
Bu anime ile ilgili hiç detaylı yorum okumadım. Yalnızca Ekşisözlük'teki başlığına bir göz attım. Herkes Lisa'ya gıcık kaptığından bahsetmiş. Lisa, -ne denli gıcık olsa da- birçok animede karşılaşmadığımız, milleitn gıcık kapma ihtimali göze alınarak yaratılmış müthiş bir karakter.
Five ve Nine
Normalde animelerde bir-iki karkter öne çıkar. Diğerlerinin hikayesi ya tam geçemez izleyiciye ya da bilinçli gözardı edilmiştir. Ehi her biriniderinlemesine inceleyecek zaman yoktur çünkü. Zankyou No Terror'dekilerin hepsi çok iyi, çok gerçek karakterler. Hiçbirisinin geçmişine derinlemesine inip onları hissetmiyoruz. Tam da animenin amacına uygun olarak, karakterleri tanıyor, geçmişleri hakkında biraz bilgi sahibi oluyor ve asıl olaya -kovalamacaya, planlara- dönüyoruz hemen.
Five'ı çok sevdim ben ya. Seviyorum böyle obsesif manyak karakterleri.
Yorumlarda görmediğim ancak hikayede göze beyyyle beyyle sokulan başka bir detay ise hikayenin bildiğiniz Death Note temelli oluşu. Hiç de saklamamışlar bunu hem. Çok da iyi yapmışlar. Death Note'daki bir yan hikayeyi alıp, geliştirip, üzerine çok iyi düşünülmüş karakterler ekleyip farklı bir ana hikaye çıkartmışlar ortaya.
Bundan sonrası biraz spoiler içerecek. Kurgunun Death Note ile paralel olduğu noktaları belirtmek adına yapmam gereken bir şeydi, kusruma bakmayın.
Aşağıda yazılanların animeyi çoktan izlemiş olan okuyucuların okuması tercihimizdir. Firmamızı seçtiğiniz için teşekkür eder, güzel okumalar dileriz.
Aşağıda yazılanların animeyi çoktan izlemiş olan okuyucuların okuması tercihimizdir. Firmamızı seçtiğiniz için teşekkür eder, güzel okumalar dileriz.
Özel yetenekli çocukların seçilip, özel bir binada yetiştirilmesi ve üzerlerine deneyler yapılmasından bahsediyorum hikayeler paralellik taşıyor derken. Death Note'da her ne kadar üzerlerinde deney yapıyor olmasalar da, aynı Near'ın, L'in öldüğünü öğrendiği sahnede yaptığı yapboz gibi, Zanykou'daki çocukların da bembeyaz yapbozlar yapmaları, Five'ın aynı anda birden çok monitörü takip edebilmesi -bu L ve Near'ın ortak özelliği. Hatta Death Note'un on üçünü volümü olan "How to Read?"de de bahsediliyor ikilinin bu "monitör izleme yetenekleri"nden
Five'ın küçüklüğü ise bildiğiniz afacan Near. Beyaz saçlı da hem. Tabii tek farkla, Five bir hatun. Near kadar takıntılı kendisi. Ayrıca harekete geçme ve tek başına iş yürütme kabiliyeti Near'dan bin kat daha üstün. Bana, aynı Death Note Drama'da olduğu gibi, Near ve Mello'yu Five'ın içinde harmanlamışlar gibi geldi. Hele ki Nine'ı yenmek için elinden geleni yapması, köşeye sıkıştırdığı anda ise "Bugüne kadar seni hiç yenememiştim" deyişi filan aynı Mello. Five'ın "Beni yak kendini yak, her şeyi yak" anlayışı da Mello'ya aşina olanlara hiç mi hiç uzak gelmeyecek.
Twelve, Nine ve Lisa için aynı şeyleri söyleyemiyorum. Nine'da her ne kadar bir Light Yagami'lik hissedilse de ilk başlarda birbirleriyle hiç mi hiç alakalrı yok. Nine empati kurmasını bilen bir tip. Her ne kadar soğukkanlı, amacı uğruna her şeyi yapmaya hazır ve planlarını sabırla ilmek ilmek işleyen bir tip olsa da temel olarak Light'tan çok farklı. Ama Five, işte Five... O bildiğiniz {(Mello+Near)/2}-1 (Üzeri eksi bir olacak. Hani ters dönmüş hali gibi. Five kız sonuçta yani. Ben de sonucu ters döndürmekte buldum çareyi)
Bir türlü Nine'ı geçemeyen Five ve Five'ın bir türlü geçemediği Nine. Near ve Mello'dan bir tanesi hatun olsa çok güzel olurmuş valla.
O Five'dan da herhalde bir on bölümlük malzeme çıkardı.
Ben bu animenin bu kadar kısa sürmesinin nedenini çok profesyonel bir ekip tarafından hazırlanmış olmasına bağlıyorum. Çok daha genç ve heyecanlı bir ekip böyle bir hikaye daha oluşum aşamasındayken heyecana kapılır, kurguyu dallandırı budaklandırırdı. Eğer iyi kotarabiliyorlarsa hiçd e fena olmazdı. Misal Tokyo Ghoul bende o hissi uyandırıyor. Yazdıkça yazası, çizdikçe çizesi geliyor Sui Ishida'nın. Projeye uygun davranmıyor,
Bu konuda "Şu diğerinden daha iyi" denilemez. Ortaya çıkan sonuç önemli. Başarılıysa eğer, çok iyi programlanmış, kısa bir anime de, heyecanla arada çok fazla detay verip insana "Ay nooooluyooo?" dedirteni de aynı derecede müthiştir. Yaaaa!