-->

Theme Layout

Boxed or Wide or Framed

Theme Translation

Display Featured Slider

Featured Slider Styles

Boxedwidth

Display Trending Posts

Display Instagram Footer

No

Dark or Light Style

To Rome With Love




Film Türkiye'de 29 eylülde gösterime girecek olmasına rağmen ben Belçika'da önceden izleme imkanı buldum. (yazar burada şuht bir kahkaha atıyor) Öncelikle belirtmeliyim ki, daha arada derede kalmış yönetmenleri incelemeye aldığım için hemen herkes tarafından bilinenleri bir kenara atmışım. Woody Allen'ın hayatını ne kadar bilsem de, onun filmleri hakkında derinlemesine bir araştırma yapmadığımı fark ettim. Bu nedenle de To Rome With Love'ı bir Woody Allen filmi olarak değil, sinemada izlediğim herhangi bir film olarak ele alacak, hem de böylece yönetmenin filmin önüne geçmemesini sağlayacağım.

Film her ne kadar Midnight in Paris ile karşılaştırılacak olsa da aralarında çok büyük farklılıklar bulunuyor. Benim ise bu iki filmi eleştireceğim yön çok, çok farklı. Amerika menşeili yönetmenlerin-oyuncuların Avrupa deyince neden aklına yalnızca Roma ve Paris geliyor allasen? Yemin ederim 'hök' diyeceğim ve Paris, Roma kusacağım. Evet çok güzeller. Sanat şehirleri. Çok da canlılar aman da aman. Ancak başka lokasyonlar (hoop uçtu Türkçe) da bulunması taraftarıyım. 'In Brugges' mesela son derece akıllı ve güzel bir seçim.

Her neyse. Film birden çok hikayeden oluşuyor ve biz burada Ameikan-Avrupalı çıkarlarını, emperyalizmin eski topraklara getirdiği yeni adetleri eski toprakların insanlarının nasıl karşıladığını görüyoruz. Birçok yerinde kahkahalarla gülünebilecek bir film ayrıca. Bu açıdan da oldukça güzel. 'Celebrity' anlamı sorgulanırken bir yandan da son derece ince esprilerle karşılıyor Allen bizi. Hah, bu arada; kendisi de filmde oynuyor! Amerikalı baba rolünde. Ben burada kendisinin Avrupa'yı oyuncağı haline getiren ve çıkarcılığa sürükleyen A.B.D.'yi sembolize ettiğini düşünüyorum. Zira kendisi damadının babasının -adam cenaze görevlisi, levazımcı gibi bir şey-  sesinin çok güzel olduğunu keşfediyor ve onu opera söylemeye ikna etmeye çalışıyor. 

Günümüzün ünlü  olma algısını eleştirdiği bölümler sizi gülümsetecek. Ancak Allen'ın damadının babasına opera söylettiği kısımlara geldiğinizde gülmekten karnınıza kramplar girebilir. Demedi demeyin.

Tonlarca tanıdık artis, birbiri içine geçen hikayeler, karman çorman Roma ile birleşince ortaya domatesli pasta gibi bir şey çıkıyor. Değişik bir film olduğu kesin ancak iyi mi güzel mi olduğunu anlayabilmeniz için tadına bakmanız gerekiyor. Alt metinleri anlayacağım diye kıvanmazsanız eğer çok eğleneceğiniz iki saat sizi bekliyor.


QuickEdit

You Might Also Like

Hiç yorum yok

Infinyteam